İçerik
Oyun oynamak kişisel yaratıcılığımın kalbi olabilir. Geçtiğimiz 12 yıl boyunca, birçok oyun kampanyası yürüttüm. Zindanlar ve Ejderhalar için Maskeli balo vampir. Bu oyunlarda sayısız karakter yaşadım. Ama hafızamda yakın tutan bir oyun var.
Bir Olmak
3. basımda paladin çalıyordum. Zindanlar ve Ejderhalar kocamın kaçtığı kampanya. İçinde bulunduğumuz dünya, peyzajdan, milletten tanrılara, yalnızca kendi başına inşa ettiği dünyaydı. Henüz tüm yüzeyinde oynamadığımız yeni bir yer bulmak canlandırıcıydı. Yaşamak için tamamen yeni bir şeydi.
Oyunda Jenna adında bir tanrı vardı. O barış ve şifa tanrıçasıydı. Adına paladinler yoktu, ama kendi seçimiyle. Çeşitli tehlikelerle dolu (kara ejder dahil) kampanyadan geçerken karakterim kırılmış bir bıçakla karşılaştı. Paladinimi çalmaya başladığımda, etrafımdakilere huzur ve şifa getirmenin yollarını aradım.
Karada bekleyen kaosla, Jenna tanrı bir paladine ihtiyacı olduğunu hissetti. Kırık kılıcı ve varlığımla birlikte, seçtiğim paladinlerin içine aldığı tüm güçleri benim karakterime verdim. Karakterim için harika bir başarı olduğunu hissettim. Böyle bir görevin ne kadar iyi olacağını bilmiyordum.
Kampanya devam etti, iyi adamlar, iyi mücadele ettik. Jenna ile benim rehberim olarak taklit etmedim. Karakterim topraklara huzur ve memnuniyet getirmeye çalıştı. Bir Yüzüklerin Efendisi anı gibiydi, kırılan bıçağın kendisi tanrıça tarafından yeniliyordu.
En çok hangi oyun anlarını hatırlıyorsunuz?